Prof Dr Saim Yılmaz
"Skleroterapi sonuçları, büyük ölçüde uygulayan hekime bağlıdır"
Skleroterapi, varis tedavisinde en sık kullanılan ve en iyi bilinen yöntemlerden birisidir. Halk arasında, "iğne tedavisi" ve son yıllarda popülerleşen ismiyle "köpük tedavisi" olarak da bilinir. Skleroterapi, basit olarak, varislerin içine onları tahrip eden bazı ilaçların enjekte edilmesidir. Tahrip olan varisler, tıpkı bir yaranın iyileştirilmesi gibi, vücut tarafından gittikçe küçültülürler ve zamanla tamamen ortadan kaybolurlar.
Varisler cilde çok yakınsa ve çıplak gözle görülüyorsa, özel iğnelerle direkt olarak varislere girilebilir ve skleroterapi uygulanır. Varisler daha derindeyse ve çıplak gözle görülemiyorsa, o takdirde varislere ultasonla görerek iğneler yerleştirilir ve ilaç enjekte edilir (ultrason rehberliğinde skleroterapi). Kılcal varisler çok ince olduklarından, özel ışıklı büyüteçler altında çok ince iğnelerle skleroterapi yapılmalıdır (mikroskleroterapi).
On yıllardır uygulanan bir tedavi olmasına karşın, skleroterapide şimdiye kadar sadece birkaç tane ilaç kullanılmıştır. Günümüzde ise, tüm dünyada neredeyse sadece polidocanol ve sodyum tetradesil sülfat (STS) ilaçları kullanılmaktadır. Polidocanol, daha çok Avrupa ülkelerinde, STS ise Amerika'da daha popülerdir. Her iki ilaç da, hava ile karıştırılarak köpük haline getirilebilir (köpük skleroterapisi). Skleroterapide, bu ilaçlar hem sıvı haliyle hem de köpük şeklinde kullanılabilir. Skleroterapinin köpük olarak yapılmasının birkaç avantajı vardır: 1. Köpükle yapılan skleroterapi, sıvı ile yapılan skleroterapiye göre, 3-4 kat daha fazla etkilidir. 2. Köpük, ultrasonda kolayca görülebilir, böylece ilacın hangi damarları etkilediğini işlem sırasında anlayabiliriz. 3. Köpük, hava içerdiğinden kandan hafiftir. Bu yüzden, skleroterapi sırasında bacağı havaya kaldırarak ya da aşağı indirerek, köpüğün istediğimiz damarlara gitmesini sağlayabiliriz.
Skleroterapi, kılcal ve orta boy varislerde ideal tedavi yöntemidir. Büyük varislerin çoğu da, köpük skleroterapisi ile başarıyla tedavi edilebilirler. Ancak, varisin çapı büyüdükçe skleroterapinin etkili olma ihtimali azalır ve iyileşme süresi uzar. Bu nedenle, özellikle 5-6 milimetreden daha geniş varislerde skleroterapi uygun değildir, bu tür varisler tercihen miniflebektomi ile tedavi edilmelidir.
Skleroterapide en sık görülen yan etki, tedavi edilen varisin çevresinde oluşan koyulaşmadır (pigmentasyon). Skleroterapi ilacı ne kadar yüksek yoğunlukta kullanılırsa o kadar etkilidir, ancak pigmentasyon da o kadar fazla olacaktır. Bu nedenle, skleroterapide, etkili olabilecek en düşük yoğunlukta ilaç kullanılmalıdır. Pigmentasyon geçicidir, genellikle birkaç ay içinde kendiliğinden kaybolur.
Skleroterapide sık görülen bir başka yan etki de, tedavi edilen damarların çevresinde buluta benzer çok ince yeni kılcal damar oluşumlarıdır. Matlaşma (matting) adı verilen bu durum, daha çok kişinin skleroterapiye bir reaksiyonu olarak kabul edilir, ancak skleroterapi ilacının fazla yoğun ve basınçlı verilmesi bu durumu artırabilir. Matlaşma da, pigmentasyon gibi geçicidir. Olguların yaklaşık %80 i bir yıl içinde kendiliğinden kaybolur.
Skleroterapide, daha nadir görülen bir yan etki de yara (ülser) oluşumudur. Ülserin nedeni, ya verilen ilacın damar dışına sızması ya da cildi besleyen çok ince atardamarlara kaçmasıdır. Skleroterapide, ilacın az miktarda ve düşük basınçta verilmesi ülser ihtimalini azaltır. Ülserler, genellikle iz bırakmadan iyileşirler, ancak iyileşme süreleri normal yaralara göre daha uzundur.
Skleroterapide nadir görülen ancak en istenmeyen yan etki pıhtı oluşumudur (tromboz). Tromboz, yüzeyel damarlarda olursa damarda sertlik, kızarıklık ve ağrı oluşur (yüzeyel tromboflebit), ancak tedavisi kolaydır ve birkaç haftada iyileşir. Eğer pıhtılaşma derin damarlarda oluşursa (derin ven trombozu) daha riskli bir durum söz konusudur ve acil kan sulandırıcı ilaç başlamak gerekir. Pıhtılaşma riski, uygun skleroterapi tekniğiyle çok azaltılabilir; az iğne ile fazla ilaç yerine, çok sayıda iğne yaparak az miktarda ve düşük yoğunlukta ilaç vermek, skleroterapi yapılacak damarın önce kanını boşaltmak, işlem sırasında ve sonrasında ayak hareketleri ile kan dolaşımını hızlandırmak gibi tedbirler bu riski sıfıra yaklaştırır.
Sonuç olarak, skleroterapi varislerin tedavisinde tüm dünyada en sık uygulanan ve en başarılı olan bir yöntemdir. Ancak, sonuçları büyük ölçüde hekimin bilgi ve deneyimi ile uygulanan tedavi tekniğine bağlıdır. Skleroterapi çok dikkatli, özenli ve sabırlı bir şekilde uygulanırsa yan etkisi son derece az olan çok başarılı bir tedavi yöntemidir. Ancak deneyimsiz hekimlerce uygulanır ve uygun şekilde yapılmazsa, hem önemli yan etkilere yol açabilir hem de görüntü eskisinden daha kötü olabilir.