top of page

Prof Dr Saim Yılmaz

"Varis tedavisinde ideal yöntem, iyi bir lokal + tümesant anestezidir"

Anestezi, varis tedavisinde çok yönlü düşünülmesi gereken önemli bir konudur. Bir yandan hastanın işlem sırasında ağrı, kaygı duymaması ve konforlu bir tedavi yapılması, ama diğer yandan da işlemin maksimum ölçüde emniyetli olması sağlanmalıdır. Kılcal varis tedavilerinde, çok ince iğnelerle yüzeyel bir tedavi yapıldığından ağrı minimaldir ve herhangi bir anestezi gerekmez. Venöz yetmezlikle birlikte olan büyük varislerin tedavilerinde ise anestezi uygulanmalıdır. Bu amaçla uygulanabilecek anestezi yöntemleri genel anestezi, spinal anestezi (belden iğne), lokal anestezi ve sinir blokajıdır.

Genel anestezi ve spinal anestezi, normalde klasik açık varis ameliyatlarında kullanılan anestezi yöntemleridir. Günümüzde de, modern varis tedavilerinde de bu yöntemleri uygulayan merkezler mevcuttur. Genel ya da spinal anestezilerin avantajları, hastanın hiç ağrı duymaması ve doktorun tümesant anestezi (damar çevresine lokal anestezikli sıvı enjeksiyonu) yapmadan tedavi uygulayabilmesidir. Bu nedenle, genellikle ultrason deneyimi olmayan ve tümesant anestezi yapamayan hekimler bu yöntemleri tercih ederler. Ancak, genel ve spinal anestezilerin varis tedavisinde hasta açısından bazı riskleri ve dezavantajları vardır:

1. Varis tedavisi sırasında ve sonrasında, hasta çok uzun bir süre hareketsiz kalır ve bu, toplardamarlarda pıhtı (derin ven trombozu) oluşumuna neden olabilir.

2. Özellikle lazer ve radyofrekans gibi termal yöntemlerde, damara çok yakın seyreden duysal sinirlerde hasar oluşabilir. Hasta işlem sırasında uyanıksa bu hasar hemen farkedilebilir ve tedbir alınabilir. Ancak hasta uyutulmuş ya da belden aşağısı tamamen uyuşturulmuşsa, sinir hasarı anlaşılmaz ve tedbir alınamaz. Hasta, oluşan hasarı ancak tamamen uyandıktan ya da uyuşukluk geçtikten sonra farkedebilir.

3. Genel ya da spinal anesteziler, genellikle tümesant anestezi yapmamak için tercih edilir, çünkü ultrason deneyimi olmayan hekimler tümesant anestezi yapamazlar. Ancak, tümesant anestezi sadece hasta ağrı duymasın diye yapılmaz, ağrı gidermesi dışında 2 önemli yararı daha vardır: 1. Damar çevresine verilen sıvı, lazer ya da radyofrekans işleminde çevre dokuyu ısı hasarından korur, 2. Bu sıvı, damarı söndürür ve içindeki kanın diğer damarlara gitmesine neden olur. Böylece, kanı boşalan damarda hem lazer ve radyofrekans daha etkili olur, hem de damar içinde kan olmadığından pıhtılaşma (tromboflebit) engellenir. Dolayısıyla, genel ve spinal anestezilerde, işlem doktor için kolaylaşır ancak hasta, tümesant anestezinin avantajlarından yararlanamamış olur.

 

4. Genel ve spinal anestezilerde, az da olsa bazı riskler vardır ve hasta bu risklere maruz kalmış olur.

 

5. Genel ve spinal anesteziler tedavinin maliyetini artırırlar ve ancak hastane ortamında yapılabilirler.

Sonuç olarak, genel ya da spinal anestezi yöntemleri, bazı doktorlar ve hastaneler açısından avantajlı, ancak hastalar açısından dezavantajları ve riskleri olan yöntemlerdir bu nedenle varis tedavisinde ideal değildirler.

Venöz yetmezlik ve varis tedavilerinde tüm dünyada en sık uygulanan anestezi şekli lokal anestezidir. Lokal anestezide, önce hastanın heyecan ve gerginliğini azaltmak için damardan yatıştırıcı bazı ilaçlar verilir (sedasyon). Daha sonra, cilt uyuşturularak damara girilir, lazer ya da radyofrekans kateteri yerleştirilir ve tümesant anesteziye başlanır. Tümesant anestezide, çok ince iğnelerle ultrason rehberliğinde damar çevresine lokal anestezik içeren bir sıvı verilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu sıvı hem ağrıyı giderir, hem çevre dokuları korur hem de damardaki kanı boşaltarak işlemin etkisini artırır ve pıhtı oluşumunu azaltır. Bu işlemler sırasında, hasta ciltte sivrisinek ısırması tarzında minik ağrılar duyabilir, ancak bunun dışında bir ağrı hissetmez. Damar çepeçevre uyuşturulduğundan, lazer ya da radyofrekans sırasında hasta hiçbir şey hissetmez. İşlem sırasında, hasta uyanık olduğundan, belli aralıklarla ayaklarını hareket ettirir, böylece toplardamarlarda kan akımı hızlandırılır ve pıhtılaşma riski önlenir. Lokal anestezi ve tümesant anestezi, deneyimli ellerde özenerek yapıldığında, hasta için son derece konforludur ve emniyetlidir. Hastanın işlem sırasında uyanık olması sinir hasarı riskini azaltır, tedavi sırasında ayak hareketleri yapabilmesi ve tedaviden sonra erkenden ayağa kalkabilmesi pıhtılaşma (derin ven trombozu) riskini minimize eder. Bu nedenle, varis tedavisinde ilk seçilecek anestezi yöntemi "iyi" yapılmış bir lokal + tümesant anestezidir.  

Son yıllarda, bazı merkezlerde lokal ve tümesant anesteziye ilave olarak sinir blokajları da yapılmaktadır. Bu işlemler, tamamen ultrason rehberliğinde yapılır ve diş hekimlerinin çeneyi uyuşturması gibi, bacağın belirli kesimleri tek iğneyle tamamen hissizleştirilir. Sinir blokajlarında, ya kasıktaki femoral sinir ya da uyluk arkasındaki siyatik sinir uyuşturulur.

Sinir blokajı, lokal + tümesant anesteziye alternatif değil, tamamlayıcıdır. Amaç, blokajdan sonra hastanın lokal ve tümesant anestezi sırasındaki iğne batmalarını hissetmemesini sağlamaktır. Sinir blokajından sonra, hasta hiç ağrı hissetmez, ancak ayaklarını rahatlıkla hareket ettirebilir. Bu nedenle, varis tedavisinde ideal anestezi yöntemlerinden birisidir. 

Varis tedavisinde sinir blokajları ile ilgili bilimsel çalışmalarımızı görmek için tıklayınız

 

Varis tedavisinde ideal olan, lokal ve tümesant anestezidir. Sinir blokajı bazı durumlarda gerekebilir.

Varis tedavisinde ideal olan, lokal ve tümesant anestezidir. Gerekirse sinir blokajı ilave edilebilir.  

VARİS TEDAVİSİNDE HANGİ ANESTEZİ?

Varis tedavisinde genel-spinal anestezilerin dezavantajları

Varis tedavisinde lokal anestezi

Varis tedavisinde sinir blokajları

bottom of page